MALİ ÇÖZÜM DERGİSİ SAYI 141-MÜKELLEFLER BEYAN ETTİKLERİ MATRAHLARA VE MATRAHLAR ÜZERİNDEN TARH EDİLEN VERGİLERE KARŞI DAVA AÇABİLİRLER Mİ?

MÜKELLEFLER BEYAN ETTİKLERİ MATRAHLARA VE MATRAHLAR ÜZERİNDEN TARH EDİLEN VERGİLERE KARŞI DAVA AÇABİLİRLER Mİ?

ÖZÜ

Bilindiği gibi 213 sayılı vergi usul kanunu kapsamındaki vergilerin büyük bir bölümü beyan üzerine alınan vergilerden oluşmaktadır. Beyan üzerine tarh ve tahakkuk ettirilen vergilere de dava açılmayacağı aşikardır. 213 sayılı vergi usul kanunun 378. Maddesine göre. Ancak beyan usulüne dayalı vergi sisteminin uygulandığı ülkemizde bazen mükellef ile vergi daireleri arasında uyuşmazlıklar çıkabilmektedir. Genel olarak vergi uyuşmazlıkları vergi borçlusu ile vergi alacaklısı arasında vergiyi doğuran olay, mükellefiyet, tarh, tebliğ, tahakkuk, ceza kesme, tahsil işlemleri ve uygulamalarında ortaya çıkabilmektedir. Bu uyuşmazlıkların birçoğu da vergilendirme işlemlerinin yetki, konu, şekil ve sebep yönlerinden birinin ya da bunların bir kaçının bulunması nedeniyle hukuka aykırılıktan söz edilebilir. Hukuka aykırı işlemlerin düzeltilmesi ve mali idarenin de hata üzerinden vergi alınmaması prensibine dayanarak bu gibi hataların idari aşamada çözümlenmesi en doğal yol olacaktır.

Anahtar Kelime: Uyuşmazlık, Vergilendirme işlemleri, Vergi hataları, Şikayet, Düzeltme

GİRİŞİ

Beyan sistemine dayanan Türk Vergi Sisteminde beyanda bulunulurken bazı vergi hataları yapılabilmektedir. 213 Sayılı Vergi Usul kanunun 116. Maddesinde yer alan tanımlamaya göre Vergi hatası Vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla ya da eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır. Şeklinde tanımlanmıştır. Tanımın incelenmesinden de fark edileceği üzere vergi hatası, haksız yere, fazla veya eksik vergi alınmasının sonucunu doğuran yanlış bir işlemdir. Yalnızca hesap hatasının ya da vergilendirme hatasının yapılmış olması hatanın düzeltilmesi için yeterli bir neden değildir. Aynı zamanda bu hatalardan dolayı haksız yere fazla ya da eksik vergi istenmesi veya alınması gerekmektedir. Hukuki uyuşmazlık dışında vergi hatalarının Vergi usul kanunundan ayrıca düzenlenmesinin amacı, belli yanlışlıklarla fakat vergilendirme işlemlerinin genel usul dışında kolayca düzeltilebilmesini sağlamaktır. Yukarıda açıklamalardan da fark edileceği üzere vergi hatası, vergi alacağının doğmasından, tarh, tahakkuk ve tahsil aşamalarına kadar ya da yargı aşamasında söz konusu olabilen ve sonuç ta bu alacağın haksız yere fazla veya eksik alınmasına neden olan usulsüz işlemlerdir.  213 Sayılı Vergi Usul kanuna göre mükelleflerin beyan ettikleri matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları belirtilmektedir.  Ancak bu kuralın iki istisnası söz konusudur. Bunlardan ilki vergi hatası bulunması ikincisi ise beyannamelerin ihtirazi kayıt ile verilmiş olmasıdır. Bu günkü konumuzda; Vergi hataları, hataların düzeltilmesinin yolları, mükelleflerin kendi beyanlarına karşı dava açmaları kabul edilmez iken bunun hatalı olması halinde düzeltmenin hangi yolla yapılacağı anlatılmaya çalışılacaktır. İhtirazi kayıtla verilen beyannamelere istinaden açılan davalar konumuz dışında kalacaktır.

  • VERGİ HATASI:

Vergi hataları;  213 sayılı vergi usul kanununun 117. Maddesinde yer alan genel olarak vergi miktarına ilişkin maddi hatalar olarak nitelendirilebilen hesap hataları ya da vergi mükellefiyetine ilişkin saptama ve değerlendirme hataları olabilen vergilendirme hataları olması gerekmektedir. Anılan kanunun 375. Maddesi ile de vergi cezalarında yapılan hataların da vergi hataları için belli edilen usul ve koşullara göre düzenlenebileceğini hükme bağlamıştır.  Vergi miktarını etkileyen hatalar vergi hatası olarak nitelendirilemez.

            Vergi usul kanunun 125. Maddesine göre Vergi mahkemesi, Bölge idare mahkemesi ve Danıştay’ dan geçmiş olan  işlemlerde vergi hataları bulunduğu takdirde bu hatalar yargı kararları kesinleşmiş olsa bile düzeltme yoluyla giderilebilir. Ancak bu gibi durumlarda düzeltmenin yapılabilmesi için, hatalar la ilgili olarak belirtilen yargı mercilerince karar verilmemiş olması gerektiği belirtilmektedir.

Vergi tutarını etkilemeyen hataların, vergi hatası olarak kabulü mümkün değildir. Bu nedenle bir verginin hatasından söz edilebilmesi için verginin miktarında veya vergilendirme işleminde esasa dönük bir hatanın olması gerekir. Buna göre örneğin;

  • İhbarnamede sıfır rakamının fazladan yazılması,
  • Beyannamede Geçmiş yıllar zararı ile yatırım indirimi göz önünde alınmadan verginin hesaplanmış olması
  • Belli bir vergilendirme döneminde indirilmesi gereken vergi tutarının beyanname üzerinde yanlış sütunda gösterilmiş olması
  • İade edilmesi gereken Katma değer Vergisinin sehve devreden KDV sütünün da gösterilmesi,
  • Gelir vergisi kanununca tevkifata tabi olmayan bir ödemeden yanlışlıkla vergi tevkif edilmesi gibi,

Vergi hatası olarak nitelendirilerek düzeltme işlemi yapılması gerekir. Mükelleflerin düzeltme talebinde bulunması ilgili verginin tahsilini durdurmaz. Mesela sehven tevkifat uygulaması sonucu vergi dairesine borçlanılan tutar süresi içinde ödendikten sonra düzeltme işlemi gerçekleşir ise düzeltme yapıldıktan sonra fazla ve yersiz ödenen vergi kendisine iade veya diğer vergi borçlarına mahsup olur.

Hukuki uyuşmazlık dışında vergi hatalarının Vergi usul kanunundan ayrıca düzenlenmesinin amacı, belli yanlışlıklarla fakat vergilendirme işlemlerinin genel usul dışında kolayca düzeltilebilmesini sağlamaktır.

  • İDARİ AŞAMADA DÜZELTİLEBİLECEK VERGİ HATALARI

a-Hesap Hataları:

 213 sayılı VUK nunu Madde 116 - Vergi hatası, vergiye mütaallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır. Şeklinde tanımlanmıştır. Yine aynı kanunu 117. Maddesinde üçlü bir sınıflamaya tabi tutulan hesap hataları verginin miktarını etkileyen maddi hatalardan ya da verginin birden fazla istenmesinden veya alınmasından dolayı ortaya çıkabilmektedir.

213 sayılı VUK nun Madde 117 - Hesap hataları şunlardır :

1.      Matrah hataları : Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekâlif cetveli ve kararlarda matraha ait rakamların veya indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır. Matrah hataları genellikle basit yanlışlıklardan doğan hatalardır. Örneğin konut kira gelirine istisna uygulanmamış olması ya da gayri safi iradından götürü giderin düşülmemesi, beyannamede ki bir toplama yada çıkartma hatası sonucu matrahın yüksek yada düşük gösterilmesi zararların karla takasının yapılmaması ve istisna olan gelirin yanlışlıkla beyan edilmesi gibi.

Ancak matrahın saptanmasına yönelik bazı konular vardır ki bunlar yoruma bağlı ya da tartışma götürür nitelikleri olması nedeniyle hata kavramı dışında kalır. Örneğin kurumlar vergisinde örtülü sermayeye ilişkin iddialar takdir komisyonlarınca takdir olan matrahlar ya da değerler vs gibi

2.      Vergi miktarında hatalar: Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması birinci bentte yazılı vesikalarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gösterilmiş olmasıdır. Örneğin artan oranlı gelir vergisi tarifesinin yanlış uygulanması, kesinti yoluyla ödenen vergilerin mahsubunun yapılmaması, Ücretlilerde sakatlık indiriminin dikkate alınmaması, Özel kesimde çalışan işçilere yakacak yardımı adı altında yapılan ödemenin vergi matrahından düşülmesi gibi.

3.      Verginin mükerrer olması: Aynı vergi kanununun uygulanmasında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır. Tanımdan da fark edildiği gibi mükerrer verginin unsurları aynı dönemde, aynı matrahtan, aynı verginin alınmış olmasıdır. Bunlardan biri farklı olduğunda mükerrer vergilemeden söz edilemez. Buna örnek olarak da veraset ve intikal vergisi beyannamesinin varislerce ayrı ayrı olarak birbirinden habersiz vergi dairesine verilmesi sonucu varisler üzerine birden fazla verginin tahakkuk etmesi diyebiliriz.

b-Vergilendirme Hataları :

213 Sayılı VUK kanunun Madde 118 - Vergilendirme hataları mükellefin belli edilmesi bakımından yapılan yanlışlıklar şeklinde tanımlanabilir. Vergilendirme hataları şunlardır:

1.      Mükellefin şahsında hata: Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınmasıdır; Yani vergiyi doğuran olayda taraf olanlardan  asıl mükellef tutulması gereken kişi yerine diğer kişi yada kişilerin adına tarhiyat yapılmış olması durumunda mükellefin şahsında başka bir deyişle mükellefte hata yapılmış olur.

2.      Mükellefiyette hata: Açık olarak vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınmasıdır; Mükellefiyette hatadan söz edebilmek için , mükellefin vergiye tabi olmadığı yada vergiden muaf olduğunu açık şekilde belli olması gerekir. Aksi durumda yani vergiye tabi olma veya muafiyet durumunda tartışmaya müsait olduğu durumlarda vergi hatasının varlığı kabul edilmez.

3.      Mevzuda hata: Açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır. Mükellefiyette hata uygulamasında olduğu gibi bu hata türünde de açık olma koşulu aranmaktadır. Ancak burada sözü edilen hata mükellefin kişiliği ile ilgili değil, vergilendirilecek ekonomik unsur yönünden doğan hatadır. Bir gelir türünün servet olarak ya da bir bağışın gelir olarak vergilendirilmesinde bu şekilde bir hatadan söz edilir. Burada hata da mükellefin şahsi ile değil vergi konusu olay ve işlemlerle ilgilidir.  Örneğin Tam mükellef bir kurumun iştirakinden dolayı yapılan kar dağıtımında, uygulanmaması gerekirken kar dağıtım stopajının uygulanması gibi.

4.      Vergilendirme veya muafiyet döneminde hata: Aranan verginin ilgili bulunduğu vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmış olmasıdır. Örneğin basit usule tabi olmanın şartlarını yıl içinde kaybeden mükellefin takvim yılı başından itibaren değil de şartların kaybedildiği takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirilmesi veya kıst dönem faaliyette bulunan mükellefin ilgili yıl matrahının hesaplanmasında takdir edilen kısmının tam yıl olarak hesaplanması veya gayrimenkul sermaye iradında peşin ödenen kira gelirinin ilgili olduğu yılda değil de ödemenin yapıldığı yılda yapılması vs. Dönem bakımından yapılacak yanlışlığın hata sayılabilmesi için vergi hatasının genel niteliklerine uygun olarak eksik veya fazla vergi alınması ya da istenmesi olayının bulunması gerekmektedir.

  • VERGİ HATALARININ MEYDANA ÇIKARTILMASI

Vergi hatalarının nasıl ortaya çıkarılabileceği 213 Sayılı VUK nun 119.Maddesinde  sayılmıştır. Buna göre vergi hataları;

  • İlgili memurun hatayı bulması veya görmesi ile çıkartılması,
  • Üst memurların yaptıkları incelemelerde hatanın görülmesi,
  • Hatanın teftiş sırasında Vergi Müfettiş ve yardımcıları tarafından çıkartılması,
  • Hatanın vergi incelme sırasında çıkartılması,
  • Mükellefin fark ederek müracaatı ile çıkartılması ile olmakta;

Bununla birlikte hatanın VUK nun 119. Maddesinde sayılan durumlar dışında ortaya çıkması halinde de düzeltme işlemi yapılmaktadır. Örneğin Sayıştay denetçileri tarafından denetim sırasında da hata tespit edilebilir. Bu durumda düzeltme yapılmasına engel değildir.

  • DÜZETME YETKİSİ VE REDDİYAT

Vergi usul kanun 120. Maddesine 5615 sayılı kanun ile eklenen kanunla yürürlük tarihine (04/04/2007)kadar, vergi hatalarının düzeltme şekli münhasıran ilgili vergi dairesi müdürüne aitti Ancak 5345 sayılı Kanunla Gelir idaresi başkanlığı merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması ve taşra teşkilatlarının örgütlenmesinin esas itibari ile vergi dairesi başkanlıkları üzerine inşa edilmesi ile düzeltme yetkisi de yeniden düzenlenmiştir. Söz konusu fıkra hükmü uyarınca VUK nun 4. Maddesinde yazılı vergi dairesinin görev ve yetkilerini haiz olarak faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında düzeltme yetkisi vergi dairesi başkanına ait olup başkan bu yetkisini ilgili grup müdürlerine veya müdürlere devredebilir.

371 Sıra nolu VUK Genel tebliğinde ise hali hazırda Vergi usul Kanunun 4. Maddesinde yazılı vergi dairesinin görev ve yetkilerine haiz olarak faaliyete geçen vergi dairesi başkanlığının Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı olduğu,

Bu başkanlık bünyesinde düzeltme yetkisinin Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanına ait olduğu ancak başkanın bu yetkisini ilgili grup müdürlerine veya müdürlere devredebileceği.

Diğer vergi dairesi başkanlıklarında ise düzeltme yetkisinin vergi dairesi müdürlerinde olduğu belirtilmiştir.

Kanunda, Düzeltme konusundaki bu hüküm bağlayıcıdır. Vergi dairesi müdürü dışında mesela defterdarın veya gelir müdürünün düzeltme yetkisi yoktur. Kanun ilgili vergi dairesi demek sureti ile hatalı olarak vergi alan veya isteyen vergi dairesine atıfta bulunmuştur. Bu durumda vergi dairesi başkanının yetki devretmek istemesi halinde ilgili vergi dairesi müdürüne yetki devredebileceğini düşünmek gerekir.

  • VERGİ HATALARINI DÜZELTME YOLLARI

Hataların düzeltilmesi şekle bağlanmıştır. Bir başka anlatımla hatalar, ancak düzeltme fişi düzenlemek suretiyle ortadan kaldırılabilirler. Hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde de kanun fazla verginin düzeltme fişine dayanılarak terkin olacağını tahsil edilmesi halinde ise aynı fişe dayanılarak mükellefe red ve iade edileceğini hükme bağlamaktadır.

Düzeltme fişinin bir nühası iade edilecek(reddolunacak) vergi miktarını ve başvurulacak muhasebe servisini de gösterir şekilde mükellefe tebliğ edilir. Mükellef tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde parasını geri almak için başvuruda bulunmaz ise iade hakkı düşer. Bu süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Ancak bu süre mücbir sebebin varlığı halinde bu süre mücbir sebep nedeni ile uzayan süre kadar uzayacaktır.

  1. Re’ sen Düzeltme;

İdarenin üzerinde tereddüt ettiği mutlak ve açık konular re’sen düzeltilir. Düzeltme fişinin bir nühası iade edilecek(reddolunacak) vergi miktarını ve başvurulacak muhasebe servisini de gösterir şekilde mükellefe tebliğ edilir. Mükellef tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde parasını geri almak için başvuruda bulunmaz ise iade hakkı düşer. Bu süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Ancak bu süre mücbir sebebin varlığı halinde bu süre mücbir sebep nedeni ile uzayan süre kadar uzayacaktır. Bu durumda kendi aleyhine düzeltme yapılan mükelleflerin ise dava açma hakkı bulunmaktadır. Mükellefler vergi-ceza ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 30 gün içinde salınan vergi ve cezaların kaldırılması talebi ile vergi mahkemeleri nezdinde dava açabilirler.

  1. Başvuru Üzerine Düzeltme;

Kanun vergi hatalarında düzeltme yapılmasını, düzeltme yapılması için düzeltmenin talep edilmiş olması gerektiğini belirtmektedir. Yani vergilendirilmelerinde hata yapılan mükelleflerin yazılı başvuru yapmaları gerekmektedir.

  1. Dava açma süresi içinde düzeltme;

Kendilerine karşı hatalı işlem tesis edildiğini düşünen kişiler( ihbarname, ödeme emri, haciz, ceza ihbarnamesi gibi) hatalı işlemlerin kendilerine tebliğinden itibaren 2577 sayılı İdari yargılama usul kanunun 7. Maddesi uyarınca 30 gün içinde vergi mahkemesine başvuruda bulunabilirler. Re’ sen düzeltme yapılması halinde dava açabilmek için hatalı işlemin tebliğini beklemek gerekir. Vergi mahkemeleri açılan davada işlemin hatalı olup olmadığının yanında hukuka aykırılıkları da kendiliğinden göz önüne alır.

Vergi idaresinin davanın devam ettiği sırada hatayı kabul etmesi halinde özel hukukta bulunan sulh ya da feragat müessesinden yararlanması mümkün değildir. Ancak bu tür durumlarda hatalı işlemi düzelterek, davanın devamına gerek olmadığına ilişkin karar alınmasını isteyebilir.

Dava sonunda mükellef lehine karar verilmesi halinde 2577 sayılı Kanunun 28’inci maddesinin bir numaralı bendi uyarınca idarenin gecikmeden en geç 30 gün içinde işlem tesis etmesi gerekir. Yargı organının yanlış hükümde bulunduğu gerekçesi ile işlem tesisinden kaçınılamaz. Mesela bazı mahkemelerce mükellefe iade edilecek tutar için kanuni faiz ödemesi şeklinde karar verilmektedir. Bu tür durumlarda idarenin, yürütmeyi durdurma kararı almadığı takdirde, faiz ödememek gibi bir uygulama söz konusu olamaz.

Vergi mahkemesi kararının tebliğinden itibaren uyuşmazlığın niteliği ve durumuna göre 2577 sayılı Kanunun 45’inci maddesinin 2 numaralı bendi uyarınca 30 gün içinde Bölge İdare Mahkemesinde itiraz ve aynı Kanunun 46’ıncı maddesi uyarınca Danıştay’da temyiz (2577 sayılı Kanunun 45’inci maddesinde 6545 sayılı kanunla yapılan değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra Bölge İdare Mahkemesinde istinaf) yoluna gidilebilir.

  1. Şikayet Yolu İle Müracaat şeklinde düzeltme

Hatalı işleme karşı dava açma süresi geçtikten sonra hataların düzeltilmesi için getirilen zamanaşımı süresi içerisinde aşağıda anlatılan prosedür tamamlanmadan yargı yoluna gidilemez. Ancak bu durumda vergi dairesine hatalı işlemin düzeltilmesi için başvuruda bulunulabilir. Düzeltme talebi reddedilenler şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına (5345 sayılı Kanunun 4/g maddesi uyarınca 4.4.2007 tarihinden itibaren Gelir İdaresi Başkanlığı’na) müracaat edebilirler.  Düzeltme ve şikayet başvurularının vergi hatalarına ilişkin olması gerekir. Bir başka ifade ile verginin tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamasında yapılmış hata olmalıdır. Tahsilata, özellikle cebri tahsilata ilişkin işlemlerde yapılan hata düzeltme ve şikayet kapsamında değerlendirilemez. Şirketin vergi borçları için düzenlenen ödeme emirlerine karşı düzeltme ve şikayet yoluyla müracaat talebi reddedilen kişinin açtığı davada Danıştay;

“Ödeme, zamanaşımı ve terkine ilişkin düzenlemelerin de yer aldığı Altıncı Kısmın Üçüncü Bölüm Hükümleri gibi “Vergilendirme” kitabında yer alan ve vergi muamelelerindeki hataların giderilmesini amaçlayan düzeltme yolu ile Vergi Usul Kanunu’nun 124’üncü maddesinde öngörülen şikayet yolu ile müracaat, kamu alacaklarının güvenceye bağlanması yahut tahsili amacıyla tahsil dairelerince 6183 sayılı Yasa uyarınca yapılan işlemleri kapsamamaktadır. Ödeme emri, kamu alacağı niteliğini kazanmış vergi ve cezalarını tahsili amacıyla vergi idarelerinin tahsilat aşamasında düzenlediği işlemlerdendir. Davacının hisselerini devretmesi nedeniyle ödeme emriyle cebren takibine başlanan kamu alacağını yaratan vergiden sorumlu tutulamayacağı, tebligatın usule uygun olmadığı, ortak sıfatıyla sorumluluğun şirkete koymayı taahhüt ettiği sermaye miktarında olması gerekirken ödeme emirlerinin hissesi oranında düzenlediği yönündeki iddialar ancak, ödeme emrine karşı süresinde açılan davalarda incelenebilir. Bu nedenle kamu alacağının cebren tahsili için düzenlenen ödeme emrine karşı düzeltme ve şikayet yolu izlenmesine olanak bulunmamaktadır.” şeklinde karar vermiştir.

Maliye bakanlığına(5345 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonrası Gelir İdaresi başkanlığına) veya vergiyi tahsile yetkili idareye, duruma göre il özel idaresi veya belediye başkanlığına, şikayet yolu ile başvuruda bulunabilmesi için dava açma süresinin geçmiş ve düzeltme talebinin vergi dairesince reddedilmiş olması gerekmektedir. Bu şartları taşıyan mükelleflerin başvuruları üzerine ilgili vergi dairesi başkanlığı ile yapılan yazışma sonucu Mali Bakanlığı vergi dairesinin düzeltme talebine ilişkin red cevabına uygun bulunması halinde mükellefe yapılan işin uygun olduğunu tebliğ etmekte veya hiç cevap vermeyebilmektedir. Maliye bakanlığı yapılan yazılı müracaata, müracaat tarihinden itibaren hiç cevap vermemesi durumunda 2577 sayılı İYUK nun 10. Maddesi dikkate alınarak müracaat tarihinden itibaren 60 günlük sürenin bittiği tarihten sonra dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay’a, İdare ve Vergi mahkemelerinde dava açabilir. Atmış günlük süre içinde Maliye Bakanlığınca verilen cevap kesin değilse ve kaçamak, net olmayan cevaplar şeklinde ise mesela İtirazının vergi dairesi ile görüşülmek üzere gönderildi cevap gelmesi bekleniyor vs gibi. Mükellef buna istinaden kesin cevabın gelmesini de bekleyebilir ancak bu bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçmez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi durumlarında atmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilir ise cevabın tebliğinden itibaren 60 gün içinde dava açılabilir. Ancak yetkili idarenin kesin olmayan cevabının altı aylık süreden sonra mesela sekizinci ayda gelmesi durumunda mükellefin dava hakkı düşmüş olur. Atmış günlük süre işlemez.

F-VERGİ HATALARINI DÜZELTMEDE ZAMANAŞIMI

Vergi hataları düzeltme bakımından getirilen zaman aşımı niteliği itibari ile hak düşürücü bir süredir. Vergiyi doğuran olayın doğduğu takvim yılını izleyen yılın başından başlayarak 5 yıl içinde düzeltilmeyen vergi hataları zaman aşımına uğrar ve düzeltilmez. 5 yıllık zaman aşımı süresinin yanında özel bir düzenlemede vardır. Buna göre zamanaşımı süresi,

-Zaman aşımının son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı,

-İlan yolu ile tebliğ edilip vergi mahkemesinde dava konusu yapılmaksızın tahakkuk eden vergilerde mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği,

-İhbarname ve ödeme emri ilan yolu ile tebliğ edilen vergilerde 6183 sayılı kanuna göre haczin yapıldığı,

Tarihten başlayarak bir yıldan aşağı olamaz VUK nun 126 maddesine göre. Bu durumda zamanaşımı bir yıl uzamış yani 6 yıla çıkmış olur.

  • SONUÇ

Bilindiği üzere 213 sayılı vergi usul kanunu kapsamındaki vergilerin büyük bölümünün beyan üzerine alınan vergiler oluşturmaktadır. Beyan üzerine yapılan tarh ve tahakkuka karşı dava açılamayacağı kuralı aynı kanunun 378’inci maddesinde getirilmiştir. Buna göre yükümlüler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacaklardır. Ancak bu kuralın iki istisnası bulunmaktadır. Bunlardan ilki vergi hatası bulunması, ikincisi ise beyannamenin ihtirazi kayıtla verilmiş olmasıdır. Yükümlülerin beyanları üzerine tarh ve tahakkuk ettirilen vergilere karşı dava açabilmeleri için ihtirazi kayıtta bulunmaları gerekmektedir. Vergi hataları, hesap hataları veya vergilendirme hataları şeklinde ortaya çıkmakta olup bu hataların düzeltilmesi bir yandan vergi borcunun diğer yandan vergi cezasını kısmen ya da tamamen ortadan kaldıran idari bir yoldur. Düzeltme işleminin yapılması sonucu uyuşmazlıklar idari aşamada çözümlenmekte hem idare hem de mükellef yargı masraflarından emek ve zaman kaybından ve yargı psikolojisinden kurtulmaktalardır. Son olarak vergilendirme ile ilgili işlemlerde vergi hatasının olması durumunda mükellefler bu hatanın düzeltilmesi için ilgili vergi dairesine de başvurduktan sonra dava açabilmeleri özelliği nedeniyle düzeltme bir idari denetim yolu olarak kanuna uygun verilendirmenin gerçekleşmesinde mükelleflere sağlanan ek güvencedir diyebiliriz.

KAYNAKÇA:

-213 Sayılı Vergi Usul Kanunu,

-2577 Sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu,

-371 sayılı VUK Genel Tebliği,

-YMM Gürol ÜREL- Güncel Vergi Usul Kanunu Uygulaması Maliye hukuk Yayınları-2. Baskı 2007

-Özkan AKYAR, Kemal ÇAĞLAR, Özkan ERTEKİN- Vergisel işlemlerde Dava Rehberi- Adalet Yayınevi-2. Baskı 2016

-Dr Mehmet Ali ÖZYER- Açıklama Ve Örneklerle Vergi Usul Kanunu Uygulaması- Maliye Hesap Uzmanları Derneği- 2015

-Prof.Dr. Şükrü Kızılot ve Av. Zuhal Kızılot Vergi itilafları ve çözüm yolları- Yaklaşım yayıncılık-2008

-Gelir idaresi Başkanlığı Vergi Hatalarında Düzeltme İşlemleri İle Pişmanlık Ve ıslah Hükümlerinin uygulanması Haziran- 2008

Serbest Muhasebeci Mali Müşavir İbrahim APALI

E-posta Girişi
E-Mükellef Girişi