MALİ ÇÖZÜM DERGİSİ SAYI 142-AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULU HAKKINDA KANUN HÜKÜMLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖDEME EMRİ VE ÖDEME EMRİNE KARŞI DAVA AÇILMASI

AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULU HAKKINDA KANUN HÜKÜMLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖDEME EMRİ VE ÖDEME EMRİNE KARŞI DAVA AÇILMASI

 

ÖZÜ

1953 Yılında 28.07.1953 tarihli ve 8469 sayılı resmi gazete ile yürürlüğe girmiş olan amme alacaklarının tahsil usulü hakkındaki kanun ile devletin, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi resim, harç ceza tahkik ve takiplerine ait muamele masraf, vergi cezası, para cezası gibi asli gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacakları ve ayni idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümlerinin tatbik olacağı belirtilmiştir. Alacakların tahsilinin ilk aşamasının da kanunun 55’ inci maddesinde de belirtildiği gibi ödeme emrinin tebliğ edilmesi ile başlayacağı belirtilmektedir. 2010 Yılı öncesinde ödeme emir belgelerine sadece bir tek ay ödenmeyen vergi türü gösterilirken, 2010 yıldan itibaren yeni tip ödeme emirleri yayınlanmış ve bu ödeme emirlerinde birden fazla dönem ve türe ait vergi resim ve harç borçları mükelleflere tebliğ edilmeye başlanmıştır. Hatta Danışta 9. Dairesi tarafından verilen bir kararda da vergi ve cezaların tek bir ödeme emri ile gönderilmesinde hukuka herhangi bir aykırılık olmadığı belirtilmiştir. Günümüzde de gerçek usul vergi mükellefleri ve kurumlar vergisi mükelleflerini kapsayan e- tebligat yönteminin temelleri 2010 yılında yayınlanan 6009 sayılıYasa ile temelleri atılmış ve 213 sayılı VUK nun 456’ cı tebliğ hükümlerine göre 27.08.2015 tarihinden itibaren e-tebligat uygulanmaya başlamıştır.

Anahtar Sözcükler; Tebliğ, Ödeme Emri, Mal bildirimi, Teminat, Dava, haksız çıkma zammı

1-GİRİŞ

Vergilerin toplanmasında dört (T) kuralı dediğimiz kural geçerli olup, bunlar verginin tarhı, tahakkuku, tebliği ve tahsili aşamalarıdır. Her vergi türünün kendine özgü vergiyi doğuran olay ve mükellefleri söz konusudur. Vergi, vergiyi doğuran işlem ile hüküm ifade etmeye başlar. Mesela Gelir vergisinde gelirin elde edilmesi gibi, Vergiyi doğuran işlemin gerçekleşmesi ile tarh olan vergi tahakkuk ettirilerek ilgilisine tebliğ edilir ve tahsil aşamasına geçer. Vergi hukukunda tarh edilen bir verginin kesinleşip tahakkuk fişine bağlanması yeterli değildir. Bu verginin kabulü tahsil hale gelmesi için muhakkak mükellefe veya vergi sorumlusuna tebliğ edilmesi gerekmektedir. İşte bu günkü konumuzda kesinleşmiş ve ödeme aşamasına gelmiş vergilerin tebliğ edilme aşamasında düzenlenen ödeme emir belgesi, nedir, nasıl itiraz edilir, buna karşı nasıl dava açılır, süresi nedir, davayı kaybetmenin sonuçları ne olur gibi konular hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır. Amme alacakları usul kanunu, hakkında’’ 6183 sayılı kanun ‘’ ibaresi kullanılacaktır.

2-ÖDEME EMRİ

6183 Sayılı yasada, Ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı. Bununda, Amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermişse, teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi, Amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi, ve gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflâsının istenmesi gerektiği belirtilmiştir.(Madde 54)

 

Ödeme Emri, 6183 sayılı kanunun Amme Alacağının Cebren tahsili başlığını taşıyan ikinci kısmında,55. Maddede düzenlenmiş olup buna göre,  Amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir "ödeme emri" ile tebliğ olunacağı belirtilmiştir.

Ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları, nereye ödeneceği, müddetinde ödemediği veya mal bildiriminde bulunmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı kayıtlı bulunur. Ayrıca, kendisine ödeme emri tebliğ olunan ve malı olmadığı yolunda bildirimde bulunan amme borçlular bu bildirim ile birlikte veya bildirimin tarihinden itibaren 15 gün içinde:

     1. En son kanuni ikametgâh ve iş adreslerini,

     2. Varsa devamlı mükellefiyetleri bulunan diğer tahsil dairelerini ve âmme idarelerini ve bunlardaki hesap ve kayıt numaralarını bildirmek, nüfus kayıt suretini vermek mecburiyetinde oldukları kendilerine bildirilir.

     Bu vazifeyi makbul bir özre dayanmadan zamanında yerine getirmeyenler elli güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (madde 114)

114 üncü maddedeki vazifeleri ve bu vazifeleri yerine getirmediği takdirde hakkında tatbik edilecek olan ceza bu ödeme emrinde kendisine bildirilir.

Belediye hududu dışındaki köylerde bulunan borçlulara ödeme emirleri muhtarlıkça tebliğ olunur. Ödeme emirlerinin muhtarlığa tevdii tarihinden itibaren 15 gün içinde tebligat yapılmadığı takdirde ödeme emirleri tebliğ edilmemiş olan borçluların isimleri ödeme emri hüküm ve mahiyetindeki bir "ödeme cetveline" alınarak borçlular borçlarını ödemeye ve mal bildiriminde bulunmaya çağırılırlar. Ödeme cetveli köy ihtiyar kurulu kapısına bir örneği de köyde herkesin görebileceği umumi bir mahalle 10 gün müddetle asılmak suretiyle tebliğ olunur ve cetvelin asıldığı köy muhtarlığınca münadi vasıtasıyla ilân olunur. Cetvel asılırken ve indirilirken keyfiyet muhtarlıkça zabıt varakasıyla tespit edilir. Cebren tahsil ve takip ödeme emrinin tebliği veya ödeme cetvelinin indirilmesi tarihinde başlamış olur.

Borcunu vadesinde ödemeyenlere ait malları elinde bulunduran üçüncü şahıslardan bu malları 7 gün içinde bildirmeleri istenir.

 

3-MAL BİLDİRİMİ

Mal bildirimi, borçlunun gerek kendisinde, gerekse üçüncü şahıslar elinde bulunan mal, alacak ve haklarından borcuna yetecek miktarın nevini, mahiyetini, vasfını, değerini ve her türlü gelirlerini veya haczi kabil mal veya geliri bulunmadığını ve yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını ve buna nazaran borcunu ne suretle ödeyebileceğini yazı ile veya sözle tahsil dairesine bildirmesidir.(madde59).

Köylerde mal bildirimi, Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilecek vergiler dışında kalan amme borçları için köy muhtarlığına da yapılabilir.

Sözle bildirim halinde keyfiyet bir zabıtla tespit edilir. Her iki halde bildirimin yapıldığına dair amme borçlusuna pulsuz makbuz verilir.

 Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu, 7 günlük müddet içinde borcunu ödemediği ve mal bildiriminde de bulunmadığı takdirde mal bildiriminde bulununcaya kadar bir defaya mahsus olmak ve üç ayı geçmemek üzere hapisle tazyik olunur.

     Hapisle tazyik kararı, ödeme emrinin tebliğini ve 7 günlük müddetin bitmesini mütaakip tahsil dairesinin yazılı talebi üzerine icra tetkik mercii hâkimi tarafından verilir.(madde 60)

            Mal bildiriminde bulunmayanlara uygulanacak yaptırımlar cezai yaptırımlar ve hukuki yaptırımlar olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkmaktadır.

a)      Cezai yaptırımlar: 6183 sayılı Kanunun 60. Maddesinde d belirtildiği gibi kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu 7 gün içinde borcunu ödemediği ve mal bildiriminde bulunmadığı takdirde mal bildiriminde bulununcaya kadar bir defaya mahsus olmak ve üç ayı geçmemek üzere hapisle tazyik olunur. Söz konusu hapis kararı yedi günlük sürenin dolmasından sonra tahsil dairesinin talebi üzerine icra tetkik hakimi tarafından verilir.

Bu kararlar Cumhuriyet Savcılığınca derhal infaz olunur.

İcra tetkik mercii hâkimi tarafından verilen hapisle tazyik kararları her türlü harç ve resimden muaftır.

Bununla birlikte, borçlunun mal bildiriminde bulunmaması suç teşkil edeceği gibi gerçeğe aykırı mal beyanında da bulunması suçtur.

b)      Hukuki yaptırım: Mal bildiriminde bulunmamanın cezai yaptırımı olan hapis ile tazyik cezasının yanı sıra birde hukuki yaptırımı söz konusudur. Bu da haciz işleminin uygulanmasıdır.

Borçlunun mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen  kedisi ve üçüncü şahıslar elindeki menkul ve gayrimenkul mallardan, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarı tahsil dairesi tarafından hacz olunur.

Mal bildiriminde malın olmadığını bildiren borçlu 6183 sayılı kanunun 114. maddesinde belirtilen hükümleri yerine getirmek zorundadır. Bu maddeye göre uyulması gereken zorunluluklar ise, en son kanuni ikametgâh ve iş adreslerinin, varsa devamlı mükellefiyetleri bulunan diğer tahsil dairelerini ve âmme idarelerini ve bunlardaki hesap ve kayıt numaralarını bildirmek, nüfus kayıt suretini vermek mecburiyetindedirler.

 

4- ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN GENEL KURALLAR

Ödeme emirlerinde borçlulara bildirilen cezalar borcun kendisi için düzenlenmemiştir. Bu cezalar, borçluyu mal bildiriminde bulunmaya, doğru söylemeye davet için yasaya konulmuş hükümler olup, benzer hükümler İcra ve İflas Yasası’nda yer almaktadır. 

Ödeme emirleri 6183 sayılı Kanun’un sekizinci maddesi uyarınca Vergi Usul Kanunu’nun Tebliğlere ilişkin hükümleri dairesinde borçlulara tebliğ edilir. Gerekli durumlarda Tebligat Kanunu’na göre de tebligat yapılabilir.

Tebligatın hangi merciler tarafından, kime yapılacağı önemli bir konudur.

Tebligatı çıkaracak olan merciler; “genel bütçeli kurumlar”, “il özel idareleri” ve “belediyelerdir.” Tebligatın yapılacağı kişiler başka bir deyişle muhataplar, ise “mükellefler, vergi sorumluları” ve “adına ceza kesilenler” olarak adlandırılabilir. 

Ödeme emri, ister gerçek kişi olsun, ister tüzel kişi olsun doğru kişi adına düzenlenmiş olmalıdır. Uygulamada ödeme emrinin, tüzel kişiliği temsile yetkili olmayanlar adına da düzenlediği görülmektedir. Oysa tüzel kişiliği temsile yetkili olanlar kanunlarda yer alan özel hükümlerle belirlenmiştir. Şirketi temsil ve ilzama yetkili olmayan, pay sahibi ve yasal temsilci sıfatı bulunmayan şirket müdürü adına, şirket borçlarının tahsili için ödeme emri düzenlenemez.

Tebliğ evrakında esasa etkili bir hata yapılmış ise geçerli bir tebligattan söz edilemez. Dolayısıyla geçerli bir vergi alacağı da doğmaz. Böyle durumlarda söz konusu belgedeki hata düzeltilerek yeniden tebliğ edilmesi gerekmektedir.  İlgili idare, bu hatayı düzeltmediği takdirde  muhatap vergi veya cezaya karşı süresi içinde vergi mahkemelerinde dava açıp tarhiyatın terkinin talep edebilir veya düzeltme talebinde verilen vergi dairesinin red yazısına karşı VUK’un 124. Maddesi gereğince Maliye Bakanlığı’na şikayet yoluna gidebilir.

Tebligat hataları nedeniyle yapılacak itirazlar  “tarhiyat” safhasında yapılabileceği gibi “ödeme emri”  safhasında da yapılabilir. Tebligat geçersiz olduğundan ilgili vergi alacağı da kesinleşmiş olmaz. 

Tebligat aşamasında yapılan hatalar nihai işleme bağlı olduklarından nihai işlemden bağımsız olarak iptal davasına konu olamazlar.

“Tebligatın usulsüz yapılması” durumu VUK kapsamında yer almaktadır. Ancak kanunda belirtilen çerçeve içinde yapılmayan tebligat kural olarak geçersiz olacak ve yapılmamış sayılacaktır. Danıştay tarafından verilen kararda da;

“VUK’un tebligat hükümlerine uygun olarak tebliğ edilmeyen tarhiyatın kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden ödeme emrinin iptali yerindedir.”  Şeklinde belirtilmiştir.

Belediye sınırı dışındaki köylerde ikamet eden borçlulara, ödeme emirleri muhtarlıklarca tebliğ edilir.

Yabancı ülkelerde bulunanlar aleyhine 6183 sayılı Yasa’ya göre, devletlerarasında anlaşma bulunmadıkça icra takibatı yapılmaz. Dolayısıyla yabancı ülkelerde bulunanlara ödeme emri tebliğ edilmez. Bununla beraber yabancı ülkelerde bulunan Türk uyruklu borçlulara, VUK’un 97. Maddesine göre rızaen ödeme yapmaları konusunda talepte bulunulabilir.

Ancak yabancı ülkelerde bulunan amme borçlularının Türkiye’de mal varlıklarının olduğu tespit olunursa ödeme emirlerinin ilan yoluyla tebliğ edilerek icrai takibata başlamak ve Türkiye’deki mallarına haciz konularak amme alacağının tahsili gerekir.

Asıl kamu borçlusundan tahsilat yapılamaması durumunda, kanuni temsilci, limited şirket ortağı, kefil gibi sorumlulara ödeme emri tebliğ edilerek cebri takibata geçilebilir. 

Muris adına çıkarılan ödeme emri eğer kesinleşmişse mirasçılara ayrıca ödeme emri çıkarılmasına gerek yoktur. Muris adına ödeme emri çıkarılmamış veya çıkarılmış olsa bile kesinleşmemişse, mirasçılara ödeme emirlerinin ayrı ayrı çıkarılarak tebliği gerekir.

Vergi borcuna ilişkin ihbarnameler kanuna uygun bir şekilde  (VUK m. 93-109) tebliğ edilmediği takdirde, ortada kesinleşmiş bir vergi borcu bulunmayacağından, tahsil dairelerince düzenlenen ödeme emirleri geçerli olmaz.

6183 sayılı Kanun kapsamına giren alacakların çok büyük kısmını vergi, resim, harç şeklindeki mali mükellefiyetler oluşturur. Vergi resim ve harçlar VUK kapsamına girer veya ithalde alınanlar bakımından 4458 sayılı Gümrük Kanunu’na tabi bulunur. Dolayısıyla vergi, resim ve harçlar bakımından, 

  • 213 sayılı Vergi Usul Kanunu,
  • 4458 sayılı Gümrük Kanunu,
  • 6183 sayılı AATUHK

Bir bütün oluşturur. Üç ayrı ve ana usul kanunu olma niteliğini taşırlar.

213 Sayılı VUK kapsamına giren vergi, resim ve harçlarda tahakkuk belli esaslara bağlanmış olup alacağın hangi aşamadan itibaren 6183 sayılı Kanun’a göre takip edileceği özel şekilde düzenlenmiştir. Yargı kararına göre alınacak vergi, resim ve harçlarda mahkeme kararı bile yeterli görülmemiş, mahkemenin kararından sonra mükellefe ihbarname çıkarılacağı ve ödeme vadesinin ancak bundan sonra dolacağı hükme bağlanmıştır. Danıştay kararları da bunu hükmetmektedir.

“Tarhiyat öncesi uzlaşmanın temin edilemediği hallerde inceleme raporunda önerilen vergi ve cezalar için ihbarname düzenlenmeden doğrudan ödeme emri düzenlenemez.”

Bu durumda ödeme emri, vadesinin dolmasına rağmen ödenmeyen vergi borçları için düzenlenebilir. Alacağının vadesinin dolmuş olması için öncelikle tahakkuk ederek ödenecek aşamaya gelmiş olması gerekir. Tahakkuk terimi tarh ve tebliği de içine alan geniş bir deyimdir. Verginin tahakkuku, tarh edilen verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.

Kamu alacağının vadesi dolmuş olsa da usulüne uygun olarak borçluya ödeme emri tebliğ edilmeden cebri tahsilata geçilmesi söz konusu olamaz. Kısacası 213 Sayılı VUK kapsamına giren alacaklarda tarh ve tahakkuk itibarıyla kesinleşme vuku bulmadan takip ve tahsili işlemlerine girişilemeyeceği kesindir. Aynı durum diğer bir ana usul kanunu durumundaki 4458 sayılı Gümrük Kanunu’na tabi vergi, resim ve harçlar için de geçerlidir.

Amme alacaklarının ödeme vadeleri özel kanunlarında da belirtilir. Özel kanunlarında hüküm bulunmayan durumlarda ise 6183 sayılı Kanun’un 37. Maddesi uyarınca bir aylık süre verilmek suretiyle tayin ve tespit edilir. Bu gibi durumlarda amme alacağı tahakkuk ederek kesinleşmiş olsa dahi ödeme emri düzenleyebilmek için ödeme süresinin dolmuş olması gerekmektedir.

6183 sayılı Kanun’un  “Teminatlı Alacaklarda Takip” konusunu düzenleyen 56. Maddesinde karşılığında teminat gösterilmiş bulunan bir amme alacağı vadesinde ödenmediği takdirde, borcun yedi gün içinde ödenmesi, aksi halde teminatın paraya çevrileceği veya diğer şekillerle cebren tahsile devam olunacağı borçluya bildirilir. Borç yedi gün içinde ödenmediği takdirde teminat bu kanunun hükümlerine göre paraya çevrilerek amme alacağı tahsil edilir.

Kamu alacağının cebren takip yollarından birisi olan teminatın paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte, vergi borcu yazının gönderilmesinden itibaren yedi gün içinde ödenmediği takdirde öncelikle teminatın paraya çevrileceği veya diğer şekillerle cebren tahsile devam olunacağı belirtildiğinden, önce teminatın paraya çevrilmesi, borç karşılanmazsa diğer şekillerle cebri icraya devam edilmesi gereklidir. 

            “Davacının ortağı olduğu şirketin vergi borcundan dolayı öncelikle hissesi oranında düzenlenecek ödeme emrinin gönderilmesi ve buna rağmen ödemede bulunulmaması halinde usulüne uygun haciz vakasıyla haciz konulması gerekirken bu yola başvurulmadan davacının sahip olduğu gayrimenkul üzerine haciz konulmasında isabet görülmemiştir.” 

Gecikme zamları, asıl vergi borcunun ödeme ve tahsilat gününe kadar işleyeceğinden asıl alacak için düzenlenen ödeme emrinde gecikme zammı gösterilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu gibi durumlarda gecikme zamları tahsil dairelerince “ayrıca gecikme zammı hesaplanacaktır” şeklinde basılı damga konulmak suretiyle, ödeme veya tahsilat sırasında hesaplanıp tahsil edilmektedir. Ödeme emirlerinin tebliği üzerine, borç aslının ödenerek gecikme zammının tahsil edilemediği durumlarda tahsil edilecek gecikme zammı için, yeniden ödeme emri çıkartılıp çıkartılamayacağı hususunda değişik görüş ve uygulamalar var ise de 6183 sayılı Kanun’un 55.Maddesinde kamu alacağının asıl ve fer’i bir amme alacağı olan gecikme zammının da ödeme emri ile istenilmesi zorunludur.

 

5- ÖDEME EMRİNDE BULUNABİLECEK HUKUKA AYKIRILIKLAR VE ÖDEME EMRİNE İTİRAZ

Genel olarak genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim harçlarla benzeri mali yükümlülükler ve bunlara ilişkin zam ve cezalar ile tarifeler dolayısı ile ortaya çıkacak uyuşmazlıklar vergi davasının konusunu oluşturmaktadır. Bunun yanında kamu alacağının tahsiline ilişkin uygulamalar da vergi davalarının konusunu oluşturmaktadır.

213 Sayılı VUK’un 378. Maddesine göre vergi mahkemesinde dava açabilmek için uyuşmazlığa konu olan verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde ise, istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesinleşmiş olması gerekir.

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58.Maddesinde ve İdari Yargılama Usul Kanunda belirtilen bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin kuruluş ve Görevleri hakkında Kanun’un kapsamında kendisine ödeme emri tebliğ edilen kimseler, böyle bir borcun olmadığı, borcun kısmen ödendiği ya da zamanaşımına uğradığı iddiaları ile ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde vergi mahkemelerinde dava açma hakkına sahip oldukları belirtilmiştir.

Ayrıca, Anayasanın 125. Maddesinde belirtildiği gibi idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açık olduğu da yazmaktadır.

2576 sayılı Kanunun 6/b maddesi gereğince, vergi mahkemelerinde görülmesi gereken 6183 sayılı yasa uygulamasına ilişkin davalar içinde ödeme emirlerine karşı açılacak davalar önemli bir yer tutmaktadır. 6183 sayılı Kanunun 58. Maddesinde, ödeme emrine karşı açılabilecek davaların gerekçeleri görünüş itibari ile üç noktada toplanmıştır. Buna göre ödeme işlemlerine karşı açılacak davar;

  • Borcun Olmadığı,
  • Borcun Kısmen Ödenmiş olduğu,
  • Zaman aşımına uğramış olduğu gerekçeleri ile dava açılabilir.

SGK prim alacağının tahsilinde de yine 6183 sayılı kanun hükümlerine göre yapılmaktadır. Kendisine ödeme emri gönderilen borçlu tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içerisinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işine bakan iş mahkemesinde itiraz etme hakkına sahiptir. İtiraz böyle bir borcun olmadığı kısmen ödendiği veya zaman aşımına uğradığı iddiası ile yapılabilir. Borçlu işverenin ödeme emrine karşı açtığı davada kurumun veya vergi dairesinin yürüttüğü takip ve tahsil işlemleri dava açılınca otomatik olarak durmaz. Davacı Mükellefin itiraz dilekçesinde bu konuyu talep etmesi kısacası yürütmeyi durdurma kararını istemesi gerekmektedir.

Ancak unutmamak gerekmektedir ki, ödeme emri teknik anlamı ile idari bir işlem niteliği taşımaktadır. Ödeme emrinin bu niteliğini göz önüne aldığımızda, bu işlemdeki hukuki sakatlıkların 2577 sayılı idari yargılama usul kanununda belirtildiği üzere idari işlemlerin genel unsurlarını oluşturan yetki, şekil, konu, sebep ve amaç unsurlarından oluştuğu ve dolayısı ile davanın bu unsurlardan herhangi birindeki sakatlık nedenine dayalı olarak ödeme emrinin dava konusu yapılması gerekecektir. Mesela yetki yönünden tahsile yetkili olmayan vergi dairesi tarafından ödeme emrinin düzenlenmesi, Tahsili gereken verginin tahsil dairesi tarafından zaman aşımı süresi içinde kullanılması ödeme emrinin sebep unsuru yönünden hukuka aykırıdır. Ayrıca tahsilin zamanaşımına uğraması alacaklı kamu idaresini de yetkisiz kılacağından yetki yönünden de hukuka aykırılık söz konusu olur. Sebep unsuru bakımından ödeme emri düzenleyebilmek için idarenin 6183 sayılı yasanın birinci maddesinde belirtildiği gibi kamu alacağının vadesinde ödenmemesi gerekmektedir. Vadesi gelmemiş bir kamu alacağı içinde ödeme emri düzenlenmesi sebep yönünden hukuka aykırıdır. Ödeme emri ile istenilen alacağın kamu alacağı olmadığının tespit edilmesi, hukuken vergi borcunun çıkmamış olması, borçlunun yanlış kişilerden istenmesi, borcun ödenmiş veya terkin edilmiş olması halinde ise ödeme emrinin konu yönü ile hukuka aykırılığından söz edilir.

 Ancak ödeme emrine karşı açılan davalarda vergi tarhiyatı ya da ceza kesme işlemine karşı açılabilecek olağan vergi davasında ileri sürülebilecek olan ve alacağın esasına ilişkin iddiaların ileri sürülmesi mümkün değildir. Aksi durumda vergilendirme işlemlerine karşı açılabilecek olağan vergi davalarına ilişkin dava açma süresinin anlamsız duruma gelmesi durumu ortaya çıkar. Bu davanın amacı kesinleşmiş ve ödemesi gerekli duruma gelmiş kamu alacağının tahsil aşamasına ilişkin işlemlerde herhangi bir hukuki sakatlık olup olmadığının yargı organınca denetlenmesidir.  Mükelleflerin özelikle bu hususları dikkat etmesi gerekmektedir. Çünkü tarhiyat aşamasında dava konusu yapılmayan esasa ilişkin iddiaların ödeme emri aşamasında dava konusu edilmesi mümkün değildir. Danıştay tarafından verilen bir kararlarda da, Ödeme emrine karşı yapılan itirazların 6183 sayılı Yasanın 58. Maddesinde yazılı nedenlere dayanması gerektiğini belirtmiş ve İşin esasına ilişkin itirazların incelenmeyeceği kararını vermiştir.

 

6- ÖDEME EMRİNE KARŞI AÇILACAK DAVALARDA GÖREVLİ VE YETKİLİ YARGI YERİ

İdari yargılama usul Kanunun 37. Maddesi hükümlerine göre amme alacaklarının tahsil Usulü hakkında kanun uygulamasında ödeme emrine karşı işlemi yapan dairenin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesinde dava açılabileceği belirtilmiştir.      2576 sayılı kanunun 3410 sayılı kanunun 2 maddesiyle değişmesi ile vergi mahkemelerinin görevleri başlıklı 6 maddesinde vergi mahkemelerinin;

a-      Genel bütçe, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları

b-      Uyuşmazlık konusuna giren vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin tarh tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen idari işlemlerde amme alacakları usul kanunu hakkında kanunun uygulamasına ilişkin davalar,

c-      Diğer kanunlarda verilen işleri, çözümleyeceği belirtilmiştir.

Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümü tarh ve tahakkuk ettiren ilgili dairesinin bağlı bulunduğu üst kuruluşun başka bir ilde bulunduğu, buna karşılık o dairenin bulunduğu yerin diğer ilin sınırı içinde olması halinde yetkili mahkeme üst kuruluşun bulunduğu yerdeki vergi dairesi değildir. Söz konusu dairenin idari bağlılık içinde olduğu ildeki vergi mahkemesi olur. Örneğin Hopa Gümrük Müdürlüğünce tarh ve tahakkuk ettirilen gümrük vergisine karşı açılacak davada yetkili mahkeme Hopa Gümrük müdürlüğünün Trabzon’daki gümrük müdürlüğüne bağlı olması nedeni ile Trabzon Vergi dairesinde dava açılması gerekiyormuş gibi görünse de. Trabzon vergi mahkemesinde değil. Hopa’ın Artvin’e Bağlı olması, Artvin’in de Erzurum Vergi Mahkemesinin yargı alanı içerisinde bulunması. Nedeniyle Yetkili vergi mahkemesi Erzurum Vergi mahkemesidir.

7-ÖDEME EMRİNE KARŞI AÇILACAK DAVALARDA DAVA AÇMA SÜRESİ

İdari yargılama hukukunda dava açma süresi 30 gün olarak belirlenmesine rağmen özel kanunlarda hüküm bulunması halinde özel kanun hükümlerin uygulanacağından 6183 Sayılı yasanın 58. Maddesinde yer alan düzenleme gereği ödeme emrine karşı açılacak davalarda, dava açma süresi ödeme emrinin tebliği edildiği günü izleyen günden itibaren yedi gün olduğu belirtilmiştir. Danıştay tarafından verilen kararlarda da ödeme emrine karşı açılacak davalar, özel düzenleme ile yedi günlük süre ile sınırlandırıldığından ve bu sürenin durması ve kesilmesi hakkında herhangi bir yasal hüküm olmadığından bu süreden sonra açılan davaların kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Ancak ödeme emrine karşı dava açma süresinin yedi günle sınırlandırılmasından dolayı ödeme emrinin üzerinde ödeme emrine karşı dava açma süresinin yedi gün olarak belirtilmesi gerekmektedir. Dava açma süresi olan yedi günlük sürenin belirtilmemesi ve normal dava açma süresi olan 30 günlük süre içinde dava açılmış olması nedeni ile red kararı verilen vergi mahkemesi kararlarına karşı da Danıştay tarafından reddedilen kararlar söz konusudur. Örneğin;

Ödeme emir belgesinin üzerinde dava açılması halinde yetkili mahkemelerin gösterildiği, ancak dava açma süresine ilişkin bir bilgiye yer vermeyen ödeme emrine karşı Anayasanın 36.Maddesinde öngörülen hak arama hürriyetini sınırlayıcı bir sonuç doğurduğu ve Anayasanın temel hak ve hürriyetlerinin korunmasını düzenleyen 40.Maddesine aykırılık oluşturulacağından 30 gün içinde açılan davanın 7 gün içinde açılmadığı gerekçesi ile dava açma süresinin geçirildiğinden söz edilemeyeceğini belirtmiştir.

2577 sayılı idari yargılama Usul kanunun 8/2. Maddesi uyarınca tatil günleri süreye dahildir. Ancak sürenin son gününün tatil gününe rastlaması durumunda, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar. Aynı kanunun 8/3. Maddesine göre sürenin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.

Örneğin, 24 Nisan 2017 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrine karşı dava açma süresinin son günü 01 Mayıs2017 tarihine rastlamaktadır. 01 Mayıs 2017 tarihinin resmi tatile rastlaması nedeni ile dava açma süresi tatili izleyen ilk işgünü olan 02 Mayıs 2017 tarihine kadar uzayacaktır. Yine dava açma süresinin son gününün, çalışmaya ara verme yani adli tatil süresi olan 1 Ağustos-5 Eylül tarihleri arasına rastlaması halinde de dava açma süresi davaya ara verme süresinin son günü olan 5 Eylül tarihinden itibaren yedi gün uzayacaktır.

8- ÖDEME EMRİNE KARŞI AÇILAN DAVALARDA HAKSIZ ÇIKMA ZAMMI

Ödeme emrine karşı vergi mahkemeleri nezdinde açılan dava, yargılama sonucunun reddedilmiş ise bu durum borçlu açısından menfi alacaklı kamu idaresi açısından ise müspet bir sonuçtur.

Zira davaya bakan vergi mahkemesi borçlunun itiraz nedenlerini haklı görmez ve reddederse, davanın reddi durumunda borçlunun reddedilen miktar üzerinden %10 zamlı olarak ödeme yapması söz konusudur. 6183 sayılı yasanın 58. Maddesinde tanımı yapılan haksız çıkma zammı kısmen ya da tamamen haksız çıkan borçlunun haksız çıktığı miktar üzerinden ödemek zorunda kaldığı miktarı göstermektedir. Ancak ödeme emrine karşı ödeme dava açılması nedeni ile haksız çıkma zammı alınması Danıştay’dan nihai kararın çıkmasına veya temyiz aşamasının geçmesine bağlıdır.

 Kesinleşmiş karar ile tahsilat aşamasına gelen vergi alacağının %10 zamlı tahsil edileceği yönündeki hüküm, kötü niyetli borçluların haksız yere yargı mercilerini meşgul ederek borcun ödenmesini geciktirmelerini önlemek amacındadır. Ancak olumsuz yanında yüksek miktarda borcu olan kişilerin bu nedenden dolayı dava yoluna başvurmalarını engelleyebileceği unutulmamalıdır.

Ancak %10 haksız çıkma zammı6183 sayılı yasanın 56. Maddesinde düzenlenmiş teminatlı alacakların takibinde uygulanması söz konusu değildir.

Son olarak da ödeme emrine karşı açılan davada, davanın kısmen onanması halinde onan kısım için borç için haksız çıkma zammının işlemeyeceği müteberdir. Ancak aynı davada onanmayan kısım için yine de haksız çıkma zammı tatbik olunacaktır. Danıştay tarafından verilen kararlarda bu yöndedir. Benim kişisel görüşüm ise dava açılması sonucu kısmen onanan ve kısmen onanmayan vergi davaların da %10 haksız çıkma zammının uygulanmaması yönündedir. Ödeme emrine karşı açılacak davada ödeme emrinin 100.000,00 TL tutarın 50.000,00 TL sini dava edilmesi gibi bir durum söz konusu oluyor mu? Belki vergi türü ve dönem farkı olursa ve tek ödeme emri ile tebliğ edilir ise olabilir.

Ödeme emrine karşı açılan davadan davacı tarafından feragat edilmesi halinde de %10 haksız çıkma zammının uygulanacağı unutulmamalıdır.

Haksız çıkma zammı dava konusu yapılan amme alacağı tutarlarının (asıl+feri+ceza) toplamının %10 nu üzerinden alınır. Haksız çıkma zammına ilişkin ödeme 2 nolu ihbarname ile davacıya gönderilir. Söz konusu tutarın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekir.

 

9-SONUÇ

Ödeme Emri, 6183 sayılı kanunun Amme Alacağının Cebren tahsili başlığını taşıyan ikinci kısmında, 55. Maddede düzenlenmiş olup buna göre,  Amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir "ödeme emri" ile tebliğ olunacağı belirtilmiştir. Ödeme Emrine karşı mal bildiriminde bulunmamanın hem hukuki hem de cezai müeyyidelerini olduğu, Ödeme merine karşı yedi gün içinde ilgili idarenin yetki alanı içindeki vergi mahkemelerinde dava açılabileceği ve bu davalarda yürütmenin kendiliğinden durmadığı, mutlaka itiraz dilekçesin belirtilmesi gerektiği, ödeme emrine karşı borcun esasını ilgilendiren konular ile ilgili dava açılmayacağı, idari işlem olan ödeme emrinin yetki, şekil, konu, sebep ve amaç olmak üzere beş genel unsurdan kaynaklanan eksiklikler sebebi ile dava açılacağını, hatta itiraz edilen ödeme emrine karşı mahkemeden red kararının çıkması halinde %10 haksız çıkma zammı uygulanacağı.

            Son olarak da Anayasanın 125. Maddesine göre, idarenin her türlü işlem ve eylemelerine karşı yargı yolunun açık olduğu unutulmamalıdır.

 

 

 

 

 

10- EK, ÖDEME EMRİNE KARŞI AÇILACAK DAVA AÇMA DİLEKÇE ÖRNEĞİ

 

  ……………………………VERGİ MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

                            ….

YÜRÜTMENİN DURUDRULMASI TALEBİ VARDIR.

 

   DAVACI                                       :                           

   ADRESİ                                        :                                                                                                                          

   VERGİ KİMLİK NO                              :                

   DAVALI                                                   : …………………..VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ

 VERGİ / CEZA             (TARİHİ                : 

İHBARNAMESİNİN   (NUMARASI          :

                                      (TEBLİĞ TARİHİ  : 

                                         (NEVİ                   :    

 VERGİNİN,                   (DÖNEMİ            :                        

                                          (MİKTARI          : 

                                          (NEVİ                   :  VERGİ ZİYAI CEZASI  

 CEZANIN,                      (DÖNEMİ            :               

                                          (MİKTARI           :                              

ÖZEL USULSÜZLÜK  (DÖNEMİ              :            

CEZASININ,                  (DAYANAĞI         : VUK Md.353/1

                                          (MİKTARI            :

I-DAVA KONUSU                 : ……….Vergi Dairesi Müdürlüğü, Vergi Denetmeni ………… tarafından düzenlenen  ………..  Tarih ve……….Sayılı   Vergi İnceleme Raporunu esas alarak ; Adıma Yukarıda  belirtilen miktarlarda  ……..Vergisi  re’sen salmış, salınan  vergilere   Vergi ziyaı cezası  ve  Özel Usulsüzlük cezası kesmiştir. Yukarıda belirtilen ihbarnameler ile istenen Vergi  ve cezaların aşağıda belirtilecek sebeplerle kaldırılması arz ve talep etmekteyim.

 

II-DAVANIN  ÖZETİ  VE İTİRAZ NEDENLERİ               :

 

1-

2-

3

           

 

 

lll – SONUÇ VE İSTEM  :

 

            Yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere;

-Davanın kabulüne,

       -Salınan vergi ile kesilen cezaların kaldırılmasına,

       -Kesilen Özel Usulsüzlük Cezasının kaldırılmasına,

       -Dava giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine, Karar verilmesini, Saygılarımızla Arz ederim.

 

 

Davacı

*Ekler  ( Suret )  :

-Vergi / Ceza İhbarnameleri,

-Rapor  ve  ekleri

 

KAYNAK

-213 sayılı Vergi Usul Kanunu,

-6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun,

-2577 Sayılı İdari yargılama Usul kanunu,

-2576 Sayılı Bölge idare Mahkemeleri, İdari Mahkemeler ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve görevleri Hakkında Kanun,

-01.08.2010 Tarih ve 27659 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6009 sayılı yasa,

-Prof.Dr. Şükrü Kızılot ve Av. Zuhal Kızılot Vergi itilafları ve çözüm yolları- Yaklaşım yayıncılık -2008,

-Celal Karavelioğlu(e) Hakim-Açıklamalı, İçtihatlı ve İstinaf Kurumuyla İdari Yargılama Usulü Kanunu – Adalet Yayınevi 2016,

-Özkan AKYAR, Kemal ÇAĞLAR, Özkan ERTEKİN- Vergisel işlemlerde Dava Rehberi- Adalet Yayınevi-2. Baskı 2016

 

 

 

 

E-posta Girişi
E-Mükellef Girişi